30 Kasım 2010 Salı

intihar notunu yazan ne kadar edebiyat parçalıyorsa, o kadar yardım istiyordur. o yüzden bir türlü yazamıyor erteliyorum..

wikileaks

gelişmekte olan ülkeler misali
yerimde saydığımı kendime itiraf edemiyorum.
wikileaks belgesinde adı geçmeyen
afrika ülkesi gibiyim.
yalnızca adım var, yerimi bilen, merak eden yok.

2 Ekim 2010 Cumartesi

giriş

hayatın tahmin edilmezliği karşısında, sahip olduğu deterministik bakışın yine yıkıldığı bir akşamın sabahıydı. çift asla rest çekip, elinde 7-2 olmasına rağmen restini gören tek adamın kent yapması şeklinde geçiyordu hayat. olasılıksız'ı okuduğu güne lanet etmesi bir şeyi değiştirmeyecekti. garsona "usta bir çay daha" diyeceği anda yön değiştirmesine alışamamıştı bir türlü. seçilmiş olmadığını kabullenemiyordu. dışarıda hava serindi, sabah sabah tişört giydiğine lanet etti. öğle saatlerinde ise neden şort giymedim diye şikayet edecekti. "sigaraya başlamak için neden sonbaharı bekledim?" sorusu kafasında dönerken, garsonun son andaki dönüşüyle birlikte bir sigara yakmaya karar verdi. poğaçadan son bir ısırık aldı. "ulen bi de patatesli ben daha patatesliyim" diye söylendi...

çakmağın bozuk ayarı yüzünden tütsülenen bıyılarını ovuşturdu, kıs kıs gülen bir kaç kişiye sert sert bakamadı. içinden "mnı ırzını" diyebildi yalnızca. sigaradan derin bir nefes çekti. yanmamış sigara tadını yeğleyeceğim günler ne kadar yakın acaba diye düşündü. aniden esen rüzgar çakmağı tekrar söndürdü. bu sefer vazgeçmeyecekti. 7-2 ile kent yapacağı gün bügündü. sonunda yanan sigaradan derin bir nefes çekmeyi başardı. gözleri parlamaya başlamıştı. sırtını dikleştirdi. çevreye bir göz attı. buz gibi olmuş çayın dibinden bir yudum almaktan son anda kurtuldu. "bu da bir başlangıç."

18 Temmuz 2010 Pazar

özet geçemen

oh bebek hey bebek
ırgat gibi koştum peşinden
sezonluk işçi misali umutsuzcasına.
14 kişilik minibüsteki 24. olmak...
huzursuzluk nedir bildim.

pamuk tarlasında ekilenle toplanan tutmuyor.
muayyen gündeki kadınlar topluyor.
summer sun nedir bilmez onlar
rahat koltuğunda çok rahatsın bu aralar.

dolusu yok boş tarafı yok,
bir bardak suyun hatırı çok
şu aralar.
güneş gözlüğünü çıkar da bak
içtiğin su olmayabilir
şakacılar.

yani neden koştum peşinden
onu da bilmiyorum
gece bile soğuk değil
rahatsız oluyorum.

uyuduğum uyku değil,
biliyorum gün boyunca
uyuduğum.
xanax'ı bırakmalı,
ataklara devam.

gölgedeki sıcaktan şikayet ederken
güneşin altında durandan habersiz,
iki yumurta kırmadın
geldim evine habersiz.
"nasıl bir insansınız?" testini çözdüm ve "acayip hayvanlara benziyirsen" çıktım. "neden?" diye sordum "neren doğru ki?" dedi. "neyi yanlış yaptım?" dedim. "onu bile doğru yapamadın" dedi. "sen kimsin?" dedim. "olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olanım" dedi. "buradan dediğin anlaşılmıyor" dedim. "ne olursan ol sakın gelme" dedi.

29 Haziran 2010 Salı

Dediler

dediler ediler büdüler.
deli dediler manik dediler
napolyon çok klasik
deli öyle olmaz dediler.

sizi gidi pis normaller,
mevsim normalleri,
üzerinde seyredenleri
deli deli kulakları küpeli,
bitirdiler.

yanlışı doğru yap dedi
aklım çıkmış zaten
adım çıkmış zırdeli,
gidiyorum katarın gittiği yere doğru.

Bir iki...

Efendi olmanın prim yapmadığı bu zamanda, "iyi çocuk" olmanın zorlukları malum. Sana gelene kadar kırılıp bozulanları tamir etme konusunda ne kadar usta olsan da, izleri silmek mümkün olmayacaktır. Her zaman gözden kaçan bir şeyler olur. Kaçınamazsın.

Tünelin ucunda gördüğün içini ısıtan ışık, çıkış gibi görünse de, aslında son hızla üzerine gelen kamyonun farlarıdır sadece.

Benim kullandığım kaynakları kullanarak, kendine ve çevresine benden daha faydalı olabilecek en az 1 milyon kişi bulabilirim. Bu yüzden kendimi yüksek bir yerden atma düşüncesi, her geçen gün daha çekici geliyor. İronik olan bunu yapacak cesaret, devam etme gücünü de verecek.

Bulduğum kişinin aradığı insan olmayı beceremedim hiç bir zaman.

Akıl hastası gibi davranmanın prim yaptığı şu zamanda gerçek akıl hastaları ciddiye alınmyor. Akıl hastalığı hakkında hiç bir fikri olmayanlar tarafından yapılan artistlikler ve bunlara prim verenler, gerçek bir akıl hastasına yaşama şansı vermiyorlar. Cezalandırıyorlar.